“Uluslarüstü bir fikir: Yolda Köşkü” / “A Transnational idea: Yolda Kiosk”

25 Mayıs 2016, Çarşamba

TAK KadıköyTAKorTAKTAK Röportaj

“Bu köşk “üçüncü boyut”un en somut ifadesidir. Burası uluslar ve kültürler arası iletişim ve mübadelenin yeridir.” 

Etnolog Gaby Fierz’in küratörlüğünde gerçekleşen Yolda Köşkü projesi, araştırma süreci ve ortaya çıkan serginin kamuya açılması hakkında konuştuk.

-Merhabalar Gaby, biraz kendinden bahseder misin?

Gaby Fierz - Ben sosyal antropolojistim ve uzun zamandır müzede arabulucu ve kürator olarak çalıştım İsviçre’de Basel’de bulunan etnoloji müzesi Museum der Kulturen’de. Orada çalıştığım temalardan bir tanesi göç ve göçün farklı yönleriydi. Anne ve iki çocuğa sahip olduğumu da söyleyebilir miyim? (Gülüşmeler)

-Neden olmasın? Güzel bir detay!

G.F- İki kızım var, bir tanesi 21 diğeri 17 yaşında.

-Video portreleri fikrini nasıl buldun? Başlangıç noktası neydi?

G.F- Başlangıç noktasını uzun zaman öncesinde bulmuştum, ne ve nasıl üzerine düşünüyordum. Benim için insanların iki dünyada yaşarken neler yaptıklarını görmek ve onlar için ne ifade ettiğini görmek ilgi çekiciydi. Sonra düşündüm ki Türkiye’den İsviçre’ye göç etmiş, sonra bir süre İsviçre’de yaşamış ve Türkiye’ye geri dönmüş ya da her iki ülkede de yaşayan ve çalışanlarla röportaj yapılması kişiliklerini nasıl oluşturduklarını öğrenebilmek için bir olasılık oluşturabilirdi. İlginçti ve sonrasında nasıl bir araştırma tasarımı yapabilirim üzerine düşündüm, bu ne, neler yapıyorlar, insanlara sormak istedim ve onlara biyografilerini ve hayat hikayelerini sorarsam bir şeyler bulmak mümkün olacaktı. Bu çok ilginçti çünkü bağlam şöyleydi; insanlarla tanıştım ve onlara bir kamera ile hayat hikayelerini çekmeme ve benimle bir sefer değil üç sefer görüşmeye razı olup olmayacaklarını sordum. Onlar için mümkün değildi ama benim insanları üçer kez görmem gerekiyordu. Araştırma tasarımı ile ilgili kısım buydu ve diğer kısım için farklı yaşlarda, Türkiye’nin farklı yerlerinden farklı arka planlara sahip kadın ve erkek arayışındaydım. Çünkü çeşitliliği göstermek çok önemliydi ve bu kişiler bireysel kişilerdi, tipik değillerdi ve Türkiye de bir anlamda Türkiye’den daha fazlası. Bu ülke, farklı kültür ve sosyal arka planlarıyla oldukça çeşitliliği olan bir topluma sahip. “Bu İsviçre’de yaşayan tipik bir Türk göçmen” klişelerini önlemek için farklı sosyal arka planlardan çok fazla farklı hikaye var.

-Türk göçmenleri seçme sebebiniz çeşitlilik miydi yoksa başka bir şey miydi?

G.F- Bu aslında pratik bir sebepti, uzun zamandır Türk kültürüne ilgim vardı. Biraz Türkçe de öğreniyordum çünkü İsviçre’de başka projelerde Türk göçmenlerle çalışıyordum. Ve Basel’de yaşadığım yerde büyük bir Türk-Kürt göçmen topluluğu var. Bir anlamda bu bağlama aşinaydım ve başka bir oldukça pratik sebep de bu tür bir araştırmayı nasıl finanse edebileceğimi düşünüyordum ve Landis&Gyr kültür vakfının yeni bir bursu olduğunu söyledi birisi ve ben bir proje taslağı hazırladım ve onlara gönderdim, onlar da kabul ettiler. Böyle başladı ve 6 ay Türkiye’de röportajları yapmak için kaldım ve sonrasında yansımaları ve röportajları nasıl kamuya aktarabileceğim üzerine düşündüm. Ayrıca düşündüm ki fazlaca insanın gelip, benim araştırma verileriyle yaptığım bir sunum değil ama bir tür sergi şeklinde insanlara ne yapacağımı tam olarak biliyordum. Bir müzeye gelir gibi olmamalıydı ya da özel bir sergiye. İnsanların hissetmesi ve bilgilendirilebilmesi için kamuya açılmak benim gerçekten ana fikrimdi, göstermek, insanlara gitmek. Sanırım müze çalışanı olarak edindiğim deneyimlerle alakalı. Yine de ilgisi olan insana ulaşabiliyorsun. Ama eğer biraz “Bu ne?” dedirtip rahatsız eden bir şey koyulursa farkındalığı ve merakı arttırır, hayatları, göç etme durumu- şu an Türkiye’de de oldukça büyük bir konu- hakkında düşünmelerini sağlar. İsviçre’ de çok uzun zamandır önemli olan, meşgul olunan bir konu. Bu yeni değil, sürekli seyahat eden insanlar var, sayıları oldukça fazla. Ve bir sürü insan ülkelerini terk edip farklı bakış açılarına bakıyorlar, sonrasında geri dönüyorlar, bu hayatlarını etkileyen bir şey. Şimdi birkaç insan var, bir yerde doğuyorlar, başka bir yerde okula gidiyorlar, başka bir yerde de yaşıyorlar. İnsanların çoğunluğu yerli evlerini bırakıyorlar ve bence hayatlarında çok fazla değişim oluyor, yeni bir duruma ve kültürel durumlara adapte olmak gibi.

-Röportajları yaptığın süreçte, derin bir anlama ve analiz süreciydi bu, neler geçti bu süreçte? Belki duygusal olarak önceden deneyimlemediğin bir şeyler vardır?

G.F- Bu ilginç bir soru çünkü bu tür röportajlar yaptığınızda insanlarla çok fazla empati oluşuyor çünkü size çok fazla duygusal şey anlatıyorlar ve sonrasında bunları yansıtmak gerekiyor, burada senin kısmının ne olduğunu ve nasıl ilerlediğini gibi. Bundan dolayı üç kısımdan oluşmasını istedim. Bazen hala yanlış anlaşılmalar olabiliyor ya da bazı duygusal şeyleri temizleyebiliriz ya da bağlamı profesyonel bir yola koymak ve bazen çok yakınlaşılırsa arkadaşlık sadece bir yanlış anlama oluyor. Arkadaş olmadığınızı incitmeden anlatmak gerekiyor. Bence bu kısmı zor ama ben bunu bir zorluk olarak seviyorum. Yani bu empatiyi sağlamayı ama aynı zamanda biraz mesafeye sahip olmayı.

-Röportaj yaptığın partnerlerinden aldığın geri bildirimler neler oldu? Görüldüğü üzere hayatları hakkında tekrar düşünmeleri gereken bir süreç geçirmişler ve senin soruduğun şeyler onların önceden düşünmediği şeylerdi?

G.F- Müjde Tönbekici bunlardan birisiydi.  Röportajda kısa bir bölüm var “ Şu an benimle röportaj yaptığın için aklıma geliyor, evet çocukluğumda böyle bir şey olmuştu” diye hatırlıyor, şu an konuştuğumuz için hatırlıyor yoksa bunun üzerine düşünmezdi. Bunları düşünmek onun için çok önemliydi çünkü ergenlik döneminde İsviçre’de yaşamış biri olarak, arkadaşları gibi Cumartesi akşamları partiye gitmek istemiş ama bu ailesinin çok hoşuna gitmemiş. O da bunun için savaşmış ve ailesiyle anlaşmaya varmış, bunu şu an hatırlıyor.

-Şu an nasıl gidiyor? Henüz çok yeni ama gününü nasıl geçirdin burada?

G.F- İnsanlar çok ilgili, “bu ne?” diye soruyorlar ve sonra “ne satıyorsunuz” diyorlar.

-Empati!

G.F- Biz de, göç fenomenini ve farklı kültürlerin, farklı kültür bağlamlarında bulunmalarını anlatıyoruz diyoruz.   İnsanların düşünmelerini sağlamaya çalışıyoruz.

Eklemek istediğim bir şey de, köşk formunu neden seçtiğimiz. Kiosk kelimesi “köşk”ten ve mimari bir terim olarak Osmanlı’dan 19.yy’da Avrupa’ya geliyor. Köşkler, kiosklar parklarda, gazetelerin satıldığı yerlerdi. Bu ilginç çünkü bugün hala uluslarüstü bir mekan. Mimari açıdan ise sergilemenin yapılabilmesi için ilgi çekiciydi.

-Hareket de ediyor.

G.F- Evet hareket de ediyor ve uluslarötesi, İsviçre- Türk yapımı. Türkiye’den İsviçre’ye dolaşacak. Onun için bu tür içeriklere uygun bir form geliştirmek güzeldi.

-Kiosk fikri nasıl oluştu?

G.F- Kiosk fikri başından beri vardı ama sonra belki gerçekten de iyi bir fikir değildir diye düşündüm. Ama sonra araştırma sürecinde ve sonrasında düşündüm ki hayır, köşk olmalı. Ve sonra başladık, tasarım için RawCut Design Studio’yu buldum. Ve şimdi köşkle buradayız.

-İsviçre’deki tur nasıl olacak?

G.F- Basel’de bir parkta başlayacak ve sonra bir kampüste bir hafta kalacak, öğrenciler üzerinde çalışacak sonra da bir müzeye gidecek. Fikir aslında köşkün portresi olan kişilerin önceden yaşamış olduğu ya da şu an yaşadığı tüm yerlere gitmesi.

-Yolda için başka planların var mı? Uzantısı gibi.

G.F- Bakacağım, şu an başlıyor ve bu deneyimi çok merak ediyorum, önceden hiç böyle bir şey yapmadım. Çünkü genelde müzede çalıştım, sergi yaptım ama böyle bir şey yapmadım.  Buradaki tepkileri kayıt edeceğiz ve sonra ne tür reaksiyonlara neden olduğuna bakacağız. 

 


“The kiosk is an embodied thirdspace, a place of exchange and transnational and cultural communication”

We had a talk with anthropologist Gaby Fierz about Yolda Project, the research process and exhibiting the video portraits in the public.

-So Gaby, tell me a bit about yourself.

Gaby Fierz- I’m a social anthropologist and working for a long time in the museum as mediator and curator in the ethnological museum in Basel the Museum der Kulturen in Switzerland and there just one of my themes I’m working on is migration and different aspect of migration. And can I say I’m a mother of two childeren? (Laughs)

-Why not? That’s a nice detail!

G.F- I have two daughters, one is 21 and the other one is 17.

-How did you have this idea of video portraits interviews? What was the starting point?

G.F- The starting point was that I had, since a long time I was just thinking, for me it was interesting to see what people are doing when they are living in two worlds in a way. And what does it mean for their life. Then I thought it would be a possibility if I do interviews with people who just migrated from Turkey to Switzerland and then lived for a while in Switzerland and returned back to Turkey or living in both places and working in both countries. To know more about how they construct their identity. It was interesting and then I thought about how I can do some research design, what is it, what are they doing and I wanted to ask people and it would be possible to find out something if I ask them to tell me their biographies and their life stories. And this was really interesting because the setting was that I met people and I asked people if they agree to tell me their story and if they agree that I just put a camera to film it and if they agree to meet me three times not only one time, three times for one hour each. For them this was not possible, they said I will write you. And I wanted to see the people, it had to be this three times each one hour. This was one thing for the research design, for the other thing I was looking for women and men in different ages and from different parts of Turkey and of different social backgrounds. Becuase for it was very important to show the diversity that these are individual people of course, they are not typical for something and Turkey is much more than Turkey in a sense. I wanted to show that this country has a diverse society with different cultural backgrounds, different social backgrounds. To avoid stereotyping- this is the typical Turkish migrant living in Switzerland returning back. But there are a lot of different stories, individual stories, different social backgrounds and amazing stories.

-Was it the diversity that made you chose Turkish immigrants or was it something else?

 G.F- This was rather a practical reason, for a long time I was interested in Turkish culture, and I was learning a little bit Turkish because I was just working together with Turkish migrants in Switzerland in other projects. And in Basel where I live, there is a huge community of Kurdish-Turkish migrants. In a way it was familiar to me this context and then another really practical reason I was just looking how can I finance such a research and there was a new grant, a fellowshipo of a cultural foundation Landis&Gyr and somebody told me have you seen they are proposing a new fellowship and then I wrote a project outline and sent it to them and they approved it. So it started like that and I was here for half a year in Turkey doing these interviews, then also reflecting about how the interviews, about how I will show it to the public. And I thought it should be at a theme that a lot of people can come across not that I will go with research findings and with a sort of exhibition and I knew exactly what I would do to the people, not that people have to come in a museum or to a speacial exhibiton place. This was really one of my main idea to go into public, to show it, to go to the people. Because I think that for sensabilisation or for information of the people, it has to do with my experiences as a museums worker. I think that you just reach the people who is interested in anyway. But if you put something that is a little bit “what is that?”, disturbs a little bit. Its just raising awareness or curiosity that people come across and something that makes them think about life, their situation of migration which is really a huge theme in Turkey as well now. In Switzerland since a long time its a huge theme, very contestant and it’s a very important theme it has to deal with. It’s not so new but I think the amount of people who is travelling all the time, its huge. And a lot of people have to leave their country and they are looking for new perspectives and other ways they go back, its something that influences their life. There are few people now, they are born in a place, they go to school in a place, they make their living in a place. A majority part of people they leave their native home and I think there are a lot of changes in their lives, adaptation to a new situation and to new cultural situations.

-And when you were in the process of making these interviews, it was a in depth process of understanding, what did you go through? Maybe emotionally, there was something you haven’t experienced before?

G.F- That’s a interesting question because if you do these kind of interviews, there is a lot of empathy with people because they tell you so many things in emotional and then you have to reflect afterwards, what was your part in there and to reflect how you go on. Because of that I wanted to do this three sections. Sometimes stil there are some misunderstandings, you can clear misunderstandings or you can clear some emotional things or you can just put the setting in a proffesional way and sometimes if it becomes too close its just a misunderstanding that you are friends now, its not a friendship to explain to the people not hurting them. I think that’s difficult but I think I like this as a challenge. Just to explain them and to have this empathy and as well some distance at the same time.

-What were the feedbacks from the partners you interviewed? It seems like it was a process to rethink about their lives and the things you’ve asked them were things they haven’t thought before?

G.F- Yes, Müjde Tönbekici was one, she is around 50 years old now and its a small scene in the film she said “Oh now when you’re interviewing me it comes into my mind, yes it was during my childhood something happened.”- she remembers, because you are asking me now, because we are talking now, otherwise she wouldn’t think about it. It was a very interesting thing because it was her very important for her because she as a teenager lived in Switzerland she wanted to go out like other girls for parties on Saturday evening and her parents, they didn’t like it so much and she fighted for it. And she just found a compromise with her parents and she remembers that now and afterwards, she says “It was so important for me because I thought I won’t be as a mother responsible for children, it was so important seeing other ways to educate children for her so she could choose another way to educate her children as well, to give them more freedom, guidelines but at the same time more freedom.

-How is it going at the moment? Its very new yet but how did you spend your day here?

G.F- People are very interested they say “what is it” and then they are asking “what are you selling?”

-Empathy! (Laughs)

G.F- Then we say to understand the phenomenon of migration and different cultures being in different cultural contexts, what it means to you and to your life, to make them think about it.

Another thing I wanted to add is that the form we chose for the kiosk, its just because of this the word kiosk comes from the word köşk, it is as an architectural term, came in to Europe in 19th century from the Ottoman Empire, as this pavilion. The köşk, the kiosk they were in parks, they were the places where newspapers were sold and that’s interesting because still today it’s a place of transnationality. As an architectural part of things it was interesting to use it for the exhibit.

-It is also moving.

G.F- Yes it is also moving and transnational, it is Swiss and Turkish made, it is travelling from Turkey to Switzerland, so I think it was really nice to develope this kind of contents of form that it corresponds to.

-How did the idea of kiosk came up?

G.F- The idea of kiosk was just in the begining but then I thought, perhaps it is not really a good idea. But then during the research process and afterwards I thought no, it has to be a kiosk. And then we started. For the design I found somebody, Rawcut Design Studio. Now we are here with the kiosk.

-How will the tour will be in Switzerland?

G.F- We will start in a park in Basel and there is another place on a campus there will be a special week for the kiosk and students will work there and then it will go to a museum. The idea is the kiosk goes to all the places where the portrait people lived or live today.

-Do you have any other plans for Yolda, like an extension?

G.F- I will see, I think now it starts I am really curious about the experience, I never did something like that. I am really curios yeah. Because usually I worked in a museum, did exhibitions in a museum but something like that I never did. And we will record and do a documentation what the reactions of people are. So afterwards we will see what kind of reactions it provokes.

-We all are excited about this, we will see. 


Sonraki yazı

Duyu Analizi ile Oyun Peyzajı Tasarımı - Fenomenolojik Yaklaşım

Duyu Analizi ile Oyun Peyzajı Tasarımı - Fenomenolojik Yaklaşım

Bahçeşehir Üniversitesi Oyun Peyzajı (Playscape) Sergisi proje yürütücülerinden Ela Kaçel ve Nilay Gülmez ile proje sürecinin ...

devamı...

Önceki yazı

“Tren istasyonları kentleri” Sergi Röportajı

“Tren istasyonları kentleri” Sergi Röportajı

“Tren istasyonları kentleri”- Öğrenci Projeleri Sergisi: Haydarpaşa ve Stuttgart 

(for english scroll down)Merve- Hoşgeldiniz! Öncelikle ...

devamı...